II. Mahmud’un Gelibolu ve Çanakkale Gezisi



Askerî sefer dışında tebaa ile temas kurmak için ilk memleket gezisine çıkan Osmanlı Sultanı II. Mahmud olmuştur. Sultan, halkın yaşayışını ve yapılan yeniliklerin yansımalarını bu gezilerde görmek istemiştir. Beş memleket gezisi yapan II. Mahmud, ilk gezisini 28 Ocak 1830 tarihinde Tekirdağ’a yapmıştır.

İkinci gezi, 3 Haziran 1831’de Çanakkale ve Edirne, üçüncüsü 7 Eylül 1833’de Gemlik ve İzmit, dördüncüsü İzmit ve beşincisi 27 Nisan 1837 tarihinde çıktığı ve 39 gün süren Rumeli gezisidir (Özcan 1994: 1559-1605). II. Mahmud, ikinci yurt gezisine, Müslim ve Gayrimüslim tebaanın durumunu müşahede etmek ve Çanakkale boğazında bulunan kale ve istihkâmları görmek amacıyla çıkmıştır. 3 Haziran 1831 tarihinde başlayan gezinin Gelibolu ve Çanakkale kısmı on beş gün sürmüştür. Şeref-resan adlı firkateynle yola çıkan sultana, donanmaya ait 15 gemi eşlik etmiştir (Takvîm-i Vekayi 1247: Def’a 1; BOA Hatt-ı Hümâyun 22647; Ahmed Lütfi Efendi 1999: 655).

Sultan II. Mahmud’un, bu geziye Mazhar-ı Tevfik firkateyniyle çıkması düşünülmüştü. Ancak bu gemi padişahın kalabalık maiyetine küçük geldiğinden kaptan-ı derya Halil Paşa’nın bineceği Şeref-resan adlı firkateyn hazırlanmıştır.
Gezi Cuma günü başlamıştır. Sultan II. Mahmud, cuma namazını Beşiktaş Camisinde kıldıktan sonra, Çırağan sarayına geçmiş ve yarım saat dinlenmiştir.
Daha sonra, padişah Şeref-resan firkateynle yola çıktığı sırada Kızkulesi, Tophane ve Tersaneden top atışları yapılmıştır. Toplanan halk ise “Allah selamet versin” diye bağırmaktaydı. O gece Marmara denizi geçilerek, ertesi günün akşamı saat 17.00 sularında Gelibolu önlerine varılmıştır. Geceyi gemide geçiren padişah, Pazar günü saat 11.00’de filikayla şehre çıkmıştır. Padişahın ikameti için sabık Gelibolu ayanı Hasan Bey’in biraderi Ahmet Bey’in hanesi hazırlanmıştır. Geceyi istirahatla geçiren padişah, Pazartesi günü, Gelibolu’ya iki saat mesafedeki ayan
Hasan Bey’in çiftliğine teşrif etmiştir. Bir süre çiftlikte dinlenen sultan, konağına dönerken yolun iki tarafında toplanan ahaliye ihsanlarda bulunmuştur. II. Mahmud, salı günü Bolayır’da medfun olan Şehzade Gazi Süleyman Paşa’nın türbesini ziyaret etmiş, türbedâra ve görevlilere ihsanlarda bulunmuştur. Daha sonra, köylülere hediyeler dağıtmış, ayan, voyvoda ve eşrafa hil’atlar giydirmiş ve saat 16.00’da konağına dönmüştür. Çarşamba günü ise, Gelibolu’daki tekyeler ziyaret edilmiştir. Padişah, şehirdeki fakir Müslüman ve reaya hanelerinin belirlenmesi görevini Mirahûr-i Sâni Salih Paşazâde Mehmet Bey’e vermiştir.
Yapılan araştırma sonucunda 550 hane tespit edilmiştir. Müslümanlara 50, reayaya ise 30’ar kuruş dağıtılmıştır. II. Mahmud, aynı gün, Gelibolu’daki Yazıcızâde Mehmed Efendi ve kardeşi Ahmed Bican Efendinin türbeleriyle,
sahildeki mağara ve halvethanelerini ziyaret etmiştir. Sultan, türbedarlara hil’at giydirmiş, hediyeler dağıtmış ve dervişânlara ihsanlarda bulunmuştur (Mutlu 1994: 83-86). Perşembe günü, Mevlevihaneyi ziyaret eden padişah, yanından hiç ayırmadığı müezzinbaşı Hamamizâde İsmail Dede Efendi olmak üzere, Suyolcuzâde Salih Efendi, İsmail Ağa, Müezzin Abdi Efendi vs. gibi devrin ünlü musikişinaslarına ayin ve sema icra ettirmiştir. Gelibolu’dan ayrılmadan önce belde ileri gelenlerini, rahipleri ve hahamı huzuruna kabul ederek, hil’atler ihsan etmiştir (Özcan 1991: 363). Gelibolu eşrafı Sultan Mahmud’a Bolayır’da bir ziyafet tertib etmek istemiştir. Ancak sultan halka zahmet verilir düşüncesiyle bu ziyafeti uygun bulmamıştır (Takvîm-i Vekayi 1247: Def’a 1).

Gelibolu ahalisi şehirdeki çeşmelerin suyollarının uzun süreden beri harap olduğunu ve bu yüzden susuz kaldıklarını sultana bildirmişler. Bunun üzerine padişah şehir içi ve dışında bulunan bütün suyollarının tamir edilmesini
emretmiştir. Osmanlı sultanlarının cuma selamlığı merasimi örneklerinden birisi de Gelibolu’da yaşanmıştır. II. Mahmud, Cuma namazını Eski Cami’de eda etmek üzere Cuma selamlığına çıkmıştır Mücevherli fes, uzun bir sorguç ve mücevher yakalı harvanî elbise giyen sultan, at üzerinde alayla camiye giderken yolun iki tarafına askerler dizilmiştir. Caminin yanında 70 kişiden oluşan Muzıka-ı Hümayun hazır bulunmuştur. Namazdan sonra sultan yine alayla ve top atışları arasında Beksimathâne İskelesi’ne teşrif etmiş ve filikayla vapura geçmiştir. O gece yapılan gemi yolculuğundan sonra cumartesi günü saat 8.00’de Çanakkale’ye varılmıştır. Eski boğaz muhafızlarından Hacı Mustafa Bey’in konağına giden padişahı, yolun sağında ve solunda dizilmiş halk sevgi gösterileriyle karşılamıştır.
Sultan, Pazar günü şehri gezmiş, sonra kaleye yarım saat mesafede bulunan Çınarlık adlı mesire yerine gitmiştir. Burada bir saat dinlenen sultan sonra konağına dönmüştür. Pazartesi günü şehir dışındaki tabyaları ziyaret eden Sultan Mahmud, büyük toplarla mermer gülleler attırmış, subay ve askerlere ihsanlarda bulunmuştur(Mutlu 1994: 36, 87, 88). Sultan daha sonra filika ile Kilidbahirkalesini geçerek, top talimlerini seyretmiştir. Büyük toplara ilgi gösteren padişah topçuların bazı hatalarını düzeltmiş ve daha düzgün atışlar yapılmasını sağlamıştır. Daha sonra kale zabitlerine, imamlara, topçu başına hil’atler giydirilip, atiyyeler verilmiş, kaledeki neferlerle, sur içi ve dışındaki halk sevindirilmiştir. Filika ile tekrar Çanakkale’ye dönen sultan geceyi istirahatla geçirmiş ve Salı günü Muzıka-ı Hümayun eşliğinde ve top atışları arasında vapura binerek Seddülbahir kalesine doğru yola çıkmıştır. Bu arada Bozcaada ve Çanakkale’deki bazı mahkûm ve sürgünler sultan tarafından affedilmiştir. Padişah, Seddülbahir kalesindeki topları incelemiş, atışlar yaptırmıştır. Daha sonra Kumkale’ye geçen sultan, aynı incelemeleri burada da yapmış, Müslim ve gayrimüslim herkesi sevindirmiştir. Her gittiği yerde top atışlarıyla selamlanan Sultan Mahmud Kumkale’den Bozcaada’ya geçmiş ve ada halkının coşkun tezahüratıyla karşılanmıştır. Bozcaada kalesinin dizdar köşkünde bir buçuk saat kadar dinlenen sultan, herkesi sevindirmiş ve Çanakkale’ye dönmüştür. Ertesi günü maiyetiyle Eceabat köyüne giden II. Mahmud, bir süre kocabaşı menzilinde dinlendikten sonra köyü ve tabyaları dolaşmış, halka hediyeler dağıtmıştır. Nara burnu civarındaki tekkede gömülü Zuhurî Babayı da ziyaret eden Sultan
Mahmud, Kur’an okutmuş, sadakalar dağıtmış ve ardından civardaki ovada ok atışları yapmıştır. Padişah, Çanakkale’den ayrılmadan önce nâib, ulemâ, müftü ve şehrin ileri gelenlerini kabul ederek, hil’atler giydirmiştir. Başında saltanata mahsus sorguçlu ve mücevherli fesi, üstünde yaldızlı harvanisi ve altında ise
sırmalı setre pantolonuyla şehrin en kalabalık caddesi ve çarşı içinden cuma selamlığına giden padişah yaptığı kıyafet inkılâbıyla adeta halkına örnek olmak istemiştir (Özcan 1991: 364, 365; Mutlu 1994: 89).

Sultan Gelibolu’da olduğu gibi Çanakkale’de de fakir Müslüman ve reaya hanelerinin tespit edilmesini istemiştir. Bunun üzerine 180 fakir hane tespit edilmiştir. Müslümanlara 50, reayaya ise 30’ar kuruş dağıtılmıştır. Bu arada
Çanakkale halkı, Sarıçay üzerinde bir köprü yapılmasını sultandan istemiştir.
Kullanılan mevcut köprü, 2 saat uzaklıkta olduğundan, ahalinin isteği II. Mahmud tarafından uygun bulunmuş ve kârgîr bir köprünün yapılmasını emretmiştir. Aynı gün filikayla vapura geçen sultan, kale ve tabyalardan atılan toplarla Çanakkale’den uğurlanmıştır(Mutlu 1994: 90,91). Gelibolu’ya dönen padişah, ertesi günü Edirne’ye hareket etmiş ve (Özcan 1991: 364, 365). Edirne’de incelemeler yaptıktan sonra 5 Temmuz 1831 tarihinde İstanbul’a dönmüştür(BOA Hatt-ı Hümâyun 19801-D).

Kaynak : A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi [TAED] 47, ERZURUM 2012, 303-318
OSMANLI SULTANLARININ GELİBOLU VE ÇANAKKALE GEZİLERİ
Excursions of the Ottoman Sultans to Gelibolu and Çanakkale
Dr. Şerif KORKMAZ

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çanakkale İl jandarma Komutanlığı

Atikhisar Kalesi

Çanakkale İlinin Yeri